Madenci

Nedim Günsür, 1924-1994

Madenci, 1957

Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde okuyan Nedim Günsür, aynı atölyeden öğrencilerin kurduğu “On’lar Grubu”na katılır. Bu dönemde geleneksel motif ve imgeleri çağdaş tekniklerle yorumlayan Günsür, Akademi eğitiminin ardından devlet bursuyla Paris’e gider. Burada André Lhote ve Fernand Léger atölyelerinde izlenimci bir çizgide çalışmalarını sürdüren sanatçı, Afrika sanatına ilgi duyar ve yarı soyut bir anlayışa yönelir.

1950’li yıllarda Türkiye dönüşünde Karadeniz Ereğli’de resim öğretmenliği yaparken madencilerin hayatlarından çok etkilenen Günsür, tuvale yansıttığı madencileri umut, hüzün ve hayal kırıklığı duygularıyla görselleştirir. İstanbul’a döndüğünde serbest çalışmalarına devam eden Günsür’ün yapıtları, 1960’lı yıllarda deniz kıyıları ve parklar aracılığıyla gündelik hayatın neşeli dinamiklerini ele alır. Sanatçının bu dönemki çalışmalarında umut ve canlılık ön plandadır. Resimlerine konumlandırdığı çoğunlukla birbirine bakmayan figürler ise, kendilerini çevreleyen neşeli ortamın içinde yalnızlık ve ciddiyet duygusu barındırır. Günsür’ün ele aldığı diğer konular arasında savaş, kent hayatı, göç, sanayileşme, lunapark ve açık hava manzaraları sayılabilir.

“Madenci”de geniş bir deniz manzarasının önünde güçlü bir figür görülür. Koyu gölgelerle betimlenen yüzü, adeta bir heykeli andırır. Deniz görüntüleri genellikle keyif ve rahatlama gibi yan-anlamlar taşır, ama burada, renkteki çamurlu tonlar, suyu kesen mendirek ve koyu renk tekneler, madencilerin yaşamına nüfuz eden kömür tozunu yansıtır. Evlerde ve sanayide yaygın olarak kömür kullanılmasına rağmen, genellikle unutulmuş bir figür olarak kalan madenci, bu resimde, gerçekleştirilmesinde büyük katkısı olan modernleşmenin kahramanlarından birine dönüşür.

Yapıtın Türü

Resim

Teknik

Tuval üzerine yağlıboya

Ölçüler

85 x 91,5 cm

Koleksiyon

İstanbul Modern Koleksiyonu / Eczacıbaşı Topluluğu Bağışı